Bana bir baksanız, tekrardan baktığınıza pişman olursunuz. O denli densizim. Karşımdakiler böyle düşündükçe bende böyle olduğuma inanmaya başladım. Kaldırımın ucundan hızlıca yürüyerek giden ve tek amacı gideceği yere varmak olan bir gençtim. Sanki pelerin vardı sırtımda, beni görünmez yapan. Üşüsem bile belli etmezdim, göze batmamak için. Bazen dişlerim titreşime meydan okurdu. Bazen kollarım ürperen kedi gibi gözükürdü. Bazen bacaklarım kesilecek olan koyun gibi titrerdi. Bazen sırtım yaralara rağmen dik durmakla meşguldü. Ben bazenlerden ibarettim. Yalnızlık koynuma sırnaşmış, kimsenin yanıma yaklaşmasına izin vermiyordu. "Ne oldu?" diyene ben değil, yalnızlığım tekmeler savururdu. Mesela yutkunurken ki o yalnızlığı sizden başkası hissedemiyor değil mi? Bunu ben de biliyorum. Gözyaşınızı tam silmişken bir yenisinin daha düşmesi, çok kötü hissettiriyor. Tırnakların üşüyor ve avucunuzu sıkarak onları ısıtmaya çalışıyorsunuz. Olmuyor o da, bu sefer ellerinizi ceplerinize sokuyorsunuz. Hem ısınmıyor hem de beş parasız olduğunuzu görüyorsunuz. Üzülmüyorsunuz çünkü alışıyorsunuz. Alıştıkça da ölüyorsunuz.
Programlanmış günleri yaşamaktan ve kurulmuş insanları görmekten yoruldum. Her gün azar listesi, bağırma seansları, ıslak selpaklar, acıma içgüdüsü, hüzünlenme, hayıflanma saatleri, boş verme düşünceleri ve kapanış. "Yarın ne yapacaksın?" sorusu tedavülden kalktı onun yerine "Yarın boş zamanın var mı?" geldi. Zaman içerisinde dolu olabilirim ama genel olarak çizelgem boş.
Annesinin nefes alış-verişini taklit ederek uyumaya çalışan çocuklardık biz. Ne ara nefes alırken zorlanır olduk? İnsan bildikçe cahil kalır ya, yaşadıkça da ölüyormuş meğer. Kırık camlara ayak basan mı yoksa birinin canını yakacağını bilmene rağmen camı kırmak mı? Hayat tam da bu iki ikilemin arasındaki o masum düşüncedir. 'Kimsenin canı yanmasın ya.'
Kendimi keşfedilmemiş şarkı gibi hissediyorum. Bence keşfedilmek zorunda da değilim. Keşfetmek bir anlamda da yok etmektir. Bulurlarsa ya bunarlar ya da bıkarlar. İnsanlar her zaman yok etmeyi amaçlar. Sürü halindekiler bir şeyleri sürekli kılmayı amaçlasa da yok etmek fıtratımızda vardır. Mesela 1 ağaç yaklaşık olarak 1000 insanın oksijen ihtiyacını karşılar. İnsanoğlu bunun farkında olsa bile ağacı kesmemek yerine "Daha az ağaç kesmek" düşüncesini uygular. Yani insanlar, yok edicidir. Keşke Dünyayı insanlar değil de uğur böcekleri keşfetseydi. Gezegenlere koloniler halinde yayılmaya çalışan insansı yaratıklar, keşfetmeye devam ediyor.
Velhasılıkelam, karışığız. Yazacağım o kadar şey ve yazmamak için o kadar çok sebebim var ki, ortalarda bekliyorum. Seni az bilinen ama bilinenlerden sevilen bir şarkıyla bırakmak istiyorum ve bırakıyorum.
Fotoğraf: Burçin Albayrakoğlu
Emir Can İğrek - Devriliyorsam
Kimimiz camları kırarken, kimimiz kırılan camların acısını hissediyoruz. Ve hepimiz her geçen gün biraz daha yok ediyoruz.
YanıtlaSilKısacası bu olsa gerek.
Silİlaç mı yoksa hastalığın ta kendisi mi bilinmez. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilSamet hızla mesafe aldın, hem de çok hızla. O kadar derin ki yazın, hayran oldum oğlum. Duygularını çok güzel anlatabiliyorsun... Gözlerinden öpüyorum. Sevgiler sana.
YanıtlaSilBu hızı sonunda bende farkettim, teşekkür ederim :)
Silİnsanlar yok edicidir. Dünyayı kıyamete, kendimizi bilinmezliğe götürüyoruz. Bu arada şarkı da güzelmiş.
YanıtlaSilÖyledir, eyvallah abim.
SilBelki de bir gün insanların başına öyle bir şey gelir ki artık keşfedemez duruma gelir. Böylece yok edemez. Elinize sağlık. Çok derin bir yazı olmuş
YanıtlaSilTeşekkürler Yasemin, mekanıma hoşgeldin.
SilYaramızda kalsın şarkısını dinlemeni dilerim.
YanıtlaSilYazınız çok derinlikli olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilEyvallah.
SilSamet oğlum, e-maille takip butonu çalışmıyor gibi. Paylaşmak istiyorum yayınlarını da o da olmuyor. Bir el atsan oğlum. Sevgilerimle.
YanıtlaSilBir türlü beceremedim onları, bu yaz halledeceğim inşallah, sevgiler.
Sil